3 Ekim 2009 Cumartesi

Külkedisi

… Peri sayesinde en büyük dileğim gerçek olmuş, Prens’in eş seçeceği büyük baloya gidebilmiştim. Üstelik kıyafetlerim, özellikle de ayakkabılarım çok güzeldi. Aklını başından alacaktım Prens’in, önce Prenses, sonra Kraliçe olacaktım, çatlasındı o kurbağa kılıklı üvey kızkardeşlerim.

Balo salonundan içeri girdiğimde danslar başlamıştı. Gözlerim Prens’i aradı hemen, kolayca da buldu. En yakınındaki kızla birkaç dakika dans edip bir sonrakine geçiyordu. Sabırla sıranın bana gelmesini bekledim, mutluluk Külkedisi parmaklarımın ucundaydı.

Derken Prens elimi tuttu, hayatımın dansı başladı. Ayaklarım yerden kesilmişti, her şey harika gidiyordu, ta ki dallama Prens tuttuğu elimi aniden bırakıp bir sonraki kıza geçene dek.

Başımdan aşağı tencereler dolusu kaynar su döküldü, ardından buz gibi havuzlara, sonra cehennemi alevlere düştüm. Yere yığılmak üzereyken son bir güçle kendime geldim, hayatımın fırsatıydı bu, kolay pes etmeyecektim.

Hışımla çıktım balo salonundan; merdivenlerde de cam ayakkabımın tekini bırakmayı ihmal etmedim. Bir süre çalıların ardına saklanıp bekledim, umudum arkamdan fırlayan Prens’in ayakkabıyı bulmasıydı. Gelmedi ki salak! Oysa yerden alıp kalbine götürse, içine yapıştırdığım etiketten beni bulsa, yanımda o ayakkabıdan şampanya içip bana ilan-ı aşk etseydi (evet, alaturka bir yanım var).

Saat geceyarısı olmak üzereydi, zamanım doluyordu, bir şeyler yapmalıydım… derken kilise çanları 12’yi vurdu. Şoförüm bir fare, arabamsa iri bir balkabağıydı artık. İş başa düşmüştü. Balkabağını koltuğumun altına aldım, sessizce saray mutfağına daldım.

Balo biterken salona tekrar girip ikram ettiğim kabak tatlısını yiyen Prens’in gözleri yerinden fırlayacaktı adeta. Bayılmıştı tadına, yarım tepsiyi tek başına yedi, şerbetli eliyle tuttuğu elimi zarifçe öperken gözleri gözlerime aşkla bakıyordu. Rahmetli annem “erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer” derdi, ah canım anneciğim!

Evlendik, çok mutluyuz. Yakında kraliçe oluyorum. İlk işim şekerpare, sütlü nuriye vb. yapmayı bilen tüm genç kızları boğdurmak olacak. Hayat güzel.

3 yorum:

İnci Vardar dedi ki...

prensin günlüğünden:

kadınlar... kadınlar... hollanda'ya gidecek, hem baba mesleği krallıktan hem de kadınlardan kurtulacaktım. orada kraliçenin alasını bulacaktım. ne var ki, daha bavulumu toplayamadan kendimi kadınlarla dolu bir partinin ortasında buldum. çakal kral planımı her nasılsa öğrenmiş ve beni evlendirmeyi kafasına koymuştu. böyle kadere lanet olsundu.

bütün gece benimle hunharca dans ettiler. aç köpekler gibi saldırdılar. yüzlerce kişiydiler. yabancı kollar arasında gidip geldim gece boyunca. beni kullandılar günlük, anlıyor musun? beni kullandılar!

parti bittiğinde ben de bitmiştim. kendimi kirli hissediyordum ve dünyadaki hiçbir su bu utancı temizleyemezdi. ayrıca açtım. gece boyunca ordövrlere ulaşmaya çalışmış ama biçare bedenimi oradan oraya sürükleyen çılgın dansçılar yüzünden ağzıma bir lokma atamamıştım.

sonra o geldi... şekerimin düştüğünü nasıl da anlamıştı? dünyanın en güzel kabak tatlısını yedim günlük. "ayol ne koydun kız bunun içine? aklım gitti valla hahhayt!" dedim ister istemez. gay olduğumu anlayıp bütün ülkeye yaymasın diye dua ettim. motoryağı koyduğunu söyledi. espriyi anlayamadım ama umursamadım da. o öpülesi ellerde başka lezzetlerin de saklı olduğundan emindim. hemen aşçı olarak işe aldım.

dışarıda hummalı bir hazırlık var günlük. babam yine bir işgüzarlık peşinde anlaşılan. şimdi gidiyorum. hem ona bir bakayım hem de yeni aşçımın ellerinden bir kahve içeyim. baaaay!

honour knowledge dedi ki...

ahaha, ordörvlere ulaşmaya çalışan ama yakalanıp dansa zorlanan prens imgesi çok eğlenceli!

beyaz at yerine midilli almasından belliydi kralı hayal kırıklığına uğratacağı.

Evrim Icoz Portland Wedding and Portrait Photography dedi ki...

canim kabak tatlisi cekti...